Magic is Back!



Diğer dizilerde olduğu gibi Merlin'e de arkadaşların tavsiyesi ile başladım. Arkadaşlar değil, tamam. Sadece bir arkadaşın demesiyle. Bige sağolsun tam bir hafta başımızda dikildi. İzleyin, izleyin, izleyin! Biz de Ebru'yla iki veya üç hafta önce başladık ve bırakamadık! Cuma günü 1. sezonu ve dün de 2. sezonun yayınlanan bölümüne kadar olan bölümü bitirdim. 2. sezon denildiği zaman beynime kan fırlıyor! Bunun nedenini biraz sonra açıklarım.

Dizi, yaralansa da vücudunu görebilsek dediğimiz yakışıklı Prens Arthur'u ve onun hizmetlisi ve aynı zamanda onun hayatını birçok kez kurtarmış sempatik Merlin'in hayatını konu alıyor. Dizi ile ilgili hiçbir yazı okumadan konusu hakkında söyleyebileceğim ilk şey bu. Bradley James, her ne kadar küstah görüncese de aslında çok asil ve sevecen olan Prens Arthur'u canlandırıyor. Colin Morgan ise Arthur'un hayatını onlarca kez hayatını kurtarmış ama bir kere olsun yaptığı şey için teşekkür edilmemiş Merlin'i. O, yaptığı iyilikleri saklamak zorunda. En azından büyü ile yaptığı iyilikleri. Çünkü burası Camelot ve burada büyü yapmak yasak. En azından Uther ölüp yerine Arthur kral oluncaya kadar. İşte bizim Merlin'in kaderi de bu. İleride büyük bir kral olacak olan Arthur'un yanında bulunmak ve onu korumak. Hangi insan hayatının sonuna kadar bir insanı korumak ister ki? Kendi adıma cevap veriyorum: Bu kişi Arthur olursa cevabım kesinlikle "BEEN!" olur. (Ama sırf eniştemizi korumak için hani. Başka amacımız yok. Bige'nin olm o! Tırstım. sdfghj)

Beni bıraksalar, bu konu hakkında saatlerce konuşabilirim ama yazmak inanın ki zor geliyor. Son bir şey.. Morgana'nın hizmetçisi Gwen'in gözyaşlarına, o iyi, sevecen haline aldanmayın. O kız tam bir hain! En azından benim için öyle.

/Ruby sahnede Nimueh adını kullanıyor.

Fiero / Zitch Dog!


















 

 


(Bknz: How I Met Your Mother 2. sezon 17. bölüm)



True Blood


True Blood: yazar Charlaine Harris'in Sookie Stackhouse Serisi veya Güney Vampirleri Serisi olarak adlandırılan kitap serisini esas alan, başındaki uyarı gibi; çocuklar için sakıncalı sözler ve cinsellik içeren bir televizyon dizisi. Cinsel içerik? Sadece ilk bölümlerde aşırı derecede var, o kadar. Peki sakıncalı sözler? Yapmayın şimdi hangimiz küfür etmiyoruz ki?

Şu anda aklınızda kalması gereken şeyler; yapımcısının Alan Ball olması ve mükemmel bir kurguya sahip olması. Bu kurgu için “farklı” kelimesini hiç düşünmeden, pişman olmadan kullanabilirsiniz. İşte size bir örnek: Klasik vampir hikayelerinde, vampirler varlıklarını gizlemek zorundadır. Ama Charlaine Harris’in kurduğu dünyada bu zorunluluk geçerli değil. Vampirlerle insanlar bir arada yaşayabilir hatta vampirler de insanların sahip olduğu haklara sahip olabilir. Bir arada yaşamamaları için hiçbir neden bulunmamaktadır çünkü vampirlerin beslenebilmesi için gereken kan, Japonların ürettiği sentetik kandan temin edilebilir.


Bu dizide de bir sürü yakışıklı vampir görmeniz mümkün. Bill Compton, nam-ı diğer iyi vampir. İnsanlara zarar vermez ve bir insan kıza aşık olur. İşte bakın bu bir klasik. Eric Northman, bin yaşındaki dehşet yakışıklı vampirimiz. Eric’i Fangtasia’da (vampir barı) ilk gösterdiklerinde “hiç çekinmeden senin olabilirim.” şeklinde önüne atılmak istedim ama bu kesinlikle mümkün değil, sizinde bildiğiniz gibi.. Bu arada, şimdilik bu vampirlere sulanmanızda hiçbir sakınca yok çünkü kendileri Türkiye’de pek ünlü değiller, sanırım.. Yani en azından Edward, Emmett ve Jasper gibi güneşte parlayan sözde vampirler gibi olur olmadık insanların diline düşmüş değiller. Belli bir kaliteleri var ki bu iyi bir şey.

Bir de Sookie Stackhouse diye bir kızımız var, esas kız. Kendisinin telepatik güçleri var. İnsanların düşüncelerini duyabiliyor. Bu özelliği de, kendisi buna özür diyor, onu vampirlerle ilişki kurmaya itiyor çünkü Sookie, vampirlerin düşüncelerini okuyamıyor ve onların yanında kendini iyi hissediyor. Sookie, Sam’in barında çalışan bir garson. Annesi ve babası sel baskınından öldüğü için büyükannesinin yanında yaşıyor. Bir abisi var, Jason. Önceleri bir V yani vampir kanı bağımlısı olan bu kişilik V bağımlısı sevgilisinin öldürülmesinden sonra bunu Tanrı’nın bir işareti olarak yorumluyor ve iyi bir insan olmaya karar veriyor. Bunu hemen anlamanız mümkün çünkü arkadaş bir anda küfrü bırakıyor. Ha daha sonra Fellowship of The Sun üyesi oluyor. Bu tarikat ya da her ne ise: vampirlere düşman bir topluluk. Kız bir vampirle yatıp kalkıyor abisi ise vampirlere savaş açmış bir topluluğun üyesi. İroniye gel (:p)


Eğer: “Ben dizi sevmem!” diyorsanız kitabını alın okuyun derim. Gerçi kitapta Eric’in mükemmelliğini göremiyorsunuz, hayallerinizdeki Eric’e aşık olursunuz sizde canım.. Gündüz Ölüsü ve Şehir Ölüsü. Yazar, olayları Sookie’nin ağzından anlatıyor ama kesinlikle aklınıza bir Bella klasiği gelmesin. Charlaine, Stephanie gibi her dakika fantezi düşünen ve bu düşüncelerini satır satır kitaba aktaran bir yazar değil. Burada sürekli “kokusu güzeldi, yattı, öptü, ah iffetli vampirim benim.” gibi komedi laflar yok. Rahat olun..
Ve, hadi hemen! Tükenmeden alın...

Deniz Yıldızı

Öncelikle, şunu söylemeden konuya giriş yapmak istemiyorum; blogun başına koymak için dizideki tüm karakterlerin bulunduğu bir resim koyıyım dedim ama gördüğünüz gibi bulamadım. Bi saattir arıyorum ama yok, saçmalık.

Şimdi, internette bulduğum dizinin özetini buraya kopyalıyım daha sonra ben de birkaç şey ekliyim. Konu aynen şu:

Deniz, Hemşire olan annesi ile Simav’da büyümüş annesinden başka kimsesi olmayan bir genç kızdır. Hemşire annenin tek ideali kızının tıp okuması ve başarılı bir doktor olmasıdır. Deniz’de annesinin ideallerini paylaşır ve iyi bir puanla Ankara Üniversitesi Tıp Fakultesi’ni kazanır. Deniz’in mutluluğuna diyecek yoktur ve okuluna gitmek için sabırsızlanmaktadır. Deniz’in bilmediği ise annesinin onun hakkında başka planları da olduğudur. Çünkü Meryem Ankara’ya gelir gelmez kızını Tıp Fakulresi’nde hoca olan ve yıllar öncesinden tanıdığı Doktor Bahri’ye emanet eder sonra da ortadan kaybolur. Deniz bilmediği bir şehirde bilmediği bir aile ile baş başa parasız pulsuz kalakalır. Bahri’nin karısı İkbal bu davetsiz misafirden hiç hazzetmez. Bahri’nin Üniversite Sınavı’na hazırlanan şımarık kızı Pelin ve yakın arkadaşı Banu’da anında cephe alırlar Deniz’e karşı. Yalnızca Tıp ikinci sınıfta okuyan Özgür Deniz’den yana tavır alır. Deniz okula başlayınca da sorunlar bitmez. Taşradan gelmiş bir kız olarak Pelin’in de etkisiyle zengin çocuklar tarafından dışlanır. Sadece sınıf arkadaşı Mehveş ve ilerde aralarında aşk başlayacak olan Mert sahip çıkar Deniz’e. Deniz her ne kadar kendisi için zor olsa da bu yeni hayatında da ayakta kalmayı bilecek ve ideallerinden vaz geçmeyecektir. Bu süreçte kendine düşman olanlar dahil arkadaşlarının hayatına sızacak onlara yardım edecek ve taşradan gelmiş bir deniz yıldızı olarak onları değiştirecektir. Tabii kendisi de değişecek acı çekmeyi ve olgunlaşmayı öğrenecek yani büyüyecektir.

Esas kız, Deniz.Şu sağdaki şaşkın bakışlı mahlukat. Dizi 45 dakika sürüyor ve 40 dakikasında bu giyim zevki beş para etmez kızı görüyorsunuz. Mert'in dediği gibi kendisinde sürekli bi "inatçı keçi" durumları var. Olduğu yerde dursa, bi söz dinlese.. nerdeee? İlla sorun çıkarcak ve illa Mert'imi peşinden koşturacak. İnsaf lan!

Deniz Yıldızı zımbırtısı, hafta içi hergün saat 19:00 da Fox'da oynuyor ve bu konusunu çok klasik ve saçma bulduğum diziyi 1 dakika da olsa Mert adlı karakteri görebilmek için izliyorum. Başta böyle bir dizi olduğundan haberim bile yoktu çünkü Fox'u pek sevmem.

Ama bir gün kanalları değiştirirken fragmanına daha doğrusu Mert'e denk geldim ve vuruldum! Bu da bi sapıklık ve anlık bir şey biliyorum. Edward & Jacob sapıklığım gibi. Hatta küçükken ölüp bittiğim Ron & Harry gibi. Geçip gidecek ve ileride bu adamın resmine bakıp "ıyyy. iğrenç. düş. öl. bit. geber." gibi o klasik iğrenme sözcüklerimi sıralayacağım. Ama o zamana kadaaaar..

Meeeeeeeeeerrtt! <3